بسم الله الرحمن الرحيم
الخطبة ۱۱
و من كلام له عليه السلام لابنه محمد بن الحنفية لما أعطاه الراية يوم الجمل
تَزُولُ الْجِبَالُ وَ لَا تَزُلْ عَضَّ عَلَى نَاجِذِكَ أَعِرِ اللَّهَ جُمْجُمَتَكَ تِدْ فِي الْأَرْضِ قَدَمَكَ ارْمِ بِبَصَرِكَ أَقْصَى الْقَوْمِ وَ غُضَّ بَصَرَكَ وَ اعْلَمْ أَنَّ النَّصْرَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ سُبْحَانَهُ
Hutbe 11
Cemel savaşında sancağı verdiği oğlu Muhammed b. Hanefiyye’ye.
“Dağlar yerinden ayrılsa sen yerinden ayrılma, dişini sık, başını Allah’a emanet et, ayağını yere bas ve diren, gözünü ordunun ta sonuna dik, gözünü kıs ve bil ki yar-dım ve zafer ancak şanı yüce olan Allah katından¬dır.”
__________________________________________
1. Nezhet’ul Ebsar, Metamiri; Rebi’ul Ebrar, el-Katl ve’ş Şehadet babı, c. 4, Zemahşeri
بسم الله الرحمن الرحيم
و من كلام له عليه السلام لما أظفره الله بأصحاب الجمل
وَ قَدْ قَالَ لَهُ بَعْضُ أَصْحَابِهِ وَدِدْتُ أَنَّ أَخِي فُلَاناً كَانَ شَاهِدَنَا لِيَرَى مَا نَصَرَكَ اللَّهُ بِهِ عَلَى أَعْدَائِكَ
فَقَالَ لَهُ عليه السلام أَ هَوَى أَخِيكَ مَعَنَا فَقَالَ نَعَمْ قَالَ فَقَدْ شَهِدَنَا وَ لَقَدْ شَهِدَنَا فِي عَسْكَرِنَا هَذَا أَقْوَامٌ فِي أَصْلَابِ الرِّجَالِ وَ أَرْحَامِ النِّسَاءِ سَيَرْعَفُ بِهِمُ الزَّمَانُ وَ يَقْوَى بِهِمُ الْإِيمَانُ
Hutbe 12
Cemel savaşında galib gelince Hz. Ali’ye ashabın¬dan biri şöyle dedi: “Falan kardeşimin de bu savaşta bi¬zimle olmasını ve Allah’ın seni nasıl zafere eriştirdiğini onun da görmesini öyle ister¬dim ki?” Hz. Ali: “Kardeşin bizimle olmayı ister miydi?” diye sordu. “Evet” cevabını alınca da şöyle buyurdu.
“Öyleyse o da bizimle beraberdi. Şu askerlerimiz içinde öyle kişiler var ki henüz babalarının bellerinde, analarının rahimlerindedirler. Zaman, burundan gelen pıhtı gibi onları ortaya atacak, iman onlarla kuvvet bu-lacaktır.”
____________________________________________
1. el-Mehasin, c. 1, s. 262 (Kitab-u Mesabih’iz-Zulem) Barki
بسم الله الرحمن الرحيم
و من كلام له عليه السلام في ذم البصرة و أهلها
كُنْتُمْ جُنْدَ الْمَرْأَةِ وَ أَتْبَاعَ الْبَهِيمَةِ رَغَا فَأَجَبْتُمْ وَ عُقِرَ فَهَرَبْتُمْ أَخْلَاقُكُمْ دِقَاقٌ وَ عَهْدُكُمْ شِقَاقٌ وَ دِينُكُمْ نِفَاقٌ وَ مَاؤُكُمْ زُعَاقٌ وَ الْمُقِيمُ بَيْنَ أَظْهُرِكُمْ مُرْتَهَنٌ بِذَنْبِهِ وَ الشَّاخِصُ عَنْكُمْ مُتَدَارَكٌ بِرَحْمَةٍ مِنْ رَبِّهِ كَأَنِّي بِمَسْجِدِكُمْ كَجُؤْجُؤِ سَفِينَةٍ قَدْ بَعَثَ اللَّهُ عَلَيْهَا الْعَذَابَ مِنْ فَوْقِهَا وَ مِنْ تَحْتِهَا وَ غَرِقَ مَنْ فِي ضِمْنِهَا (وَ فِي رِوَايَةٍ) وَ ايْمُ اللَّهِ لتغرقن بَلْدَتُكُمْ حَتَّى كَأَنِّي أَنْظُرُ إِلَى مَسْجِدِهَا كَجُؤْجُؤِ سَفِينَةٍ أَوْ نَعَامَةٍ جَاثِمَةٍ (وَ فِي رِوَايَةٍ) كَجُؤْجُؤِ طَيْرٍ فِي لُجَّةِ بَحْرٍ
Hutbe 13
Hz. Ali Cemel savaşında galib gelip Basra’yı ele geçirince şehrin merkez camisinde kıldırdığı ilk Cuma namazı hutbesinde halka şöyle buyurdu:
“Bir kadının (Aişe’nin) ordusu oldunuz, bir hayvana (Aişe’nin devesine) uydunuz. (Devesi) Bağırdı, koştu-nuz; öldürüldüğünde de kaçtınız. Ahlakınız kötü¬lük, ahdiniz ayrılık, dininiz nifak, suyunuz tuzludur. Sizinle yaşayan günahının cezasına düçardır. Sizden ay¬rılan Rabbin rah¬metine ermiştir. Mescidiniz sanki de¬nizde yüzen bir gemi gibi… Allah da azap olarak üstten yağmur yağdırmada, alttan dalgalar denizi coşturmada ve içindeki herkes boğulmaktadır.”
(Diğer bir rivayet:)
“Andolsun Allah’a şehriniz batacaktır. Hatta ben mes¬cidinizi denizde bir gemi veya denizin ortasında çırpınan bir kuş gibi görüyorum…”
(Diğer bir rivayet)
“Mescidiniz büyük bir denizin dalgaları arasında yüzen bir kuş gibidir.”
(Başka bir rivayet:)
“Şehriniz Allah’ın beldeleri içinde toprağı en pis ko-kanı, suya en yakını, göğe en uzağıdır. Şerrin onda do-kuzu buradadır. İçinizde olan günaha düçardır. Sizden ayrılan Allah’ın affına kavuşur. Bu beldenizi sanki suyun üzerini kaplamış gibi görüyorum. Hatta mescidin en yüksek yeri dışında olan bir şey görünmüyor. Sanki de¬nizin coşkun dalgaları arasında çırpınan bir kuş gibidir.”
_______________________________________________
1. el-Ahbar’ut Tival, s. 153, Dinveri; Muruc’uz-Zeheb, c. 2, s. 377, el-Mes’udi; Uyun’ul Ahbar, c. 1, s. 217, İbn-i Kuteybe; el-İkd’ul Ferid, c. 4, s. 328, İbn-i Abdurabbih; Bihar, Meclisi; Tezkiret’ul Havas, Sibt bin Cevzi;
بسم الله الرحمن الرحيم
و من كلام له عليه السلام في مثل ذلك
أَرْضُكُمْ قَرِيبَةٌ مِنَ الْمَاءِ بَعِيدَةٌ مِنَ السَّمَاءِ خَفَّتْ عُقُولُكُمْ وَ سَفِهَتْ حُلُومُكُمْ فَأَنْتُمْ غَرَضٌ لِنَابِلٍ وَ أُكْلَةٌ لِآكِلٍ وَ فَرِيسَةٌ لِصَائِلٍ
Hutbe 14
Basra ve ehlini kınamaktadır.
“Topraklarınız suya (denize) yakın, (ya deniz seviyesi-nin altında olduğu için ya da şehir ehlinin kötü ahlakından dolayı) ama göklere uzaktır. Aklınız hafif, hilminiz gerek¬siz/yersizdir. (Dolayısıyla da) Atıcılar için hedef, yiyiciler için lokma ve saldırganlar için bir avsınız.”
_____________________________________________
1.el-Cemel, s. 217, Mufid; el-Cemel, Vakidi; el-Ahbar’ut Tival, s. 151, Dinveri; Uyun’ul Ahbar, c. 1, s. 217, İbn-i Kuteybe; Muruc’uz-Zeheb, s. 368, Mes’udi; el-İkdu’- Ferid, c. 2, s. 169; Tezkiret’ul Havas, Sibt bin Cevzi
بسم الله الرحمن الرحيم
و من كلام له عليه السلام فيما رده على المسلمين من قطائع عثمان
وَ اللَّهِ لَوْ وَجَدْتُهُ قَدْ تُزُوِّجَ بِهِ النِّسَاءُ وَ مُلِكَ بِهِ الْإِمَاءُ لَرَدَدْتُهُ فَإِنَّ فِي الْعَدْلِ سَعَةً وَ مَنْ ضَاقَ عَلَيْهِ الْعَدْلُ فَالْجَوْرُ عَلَيْهِ أَضْيَقُ
Hutbe 15
Hz. Ali (a.s) hilafeti zamanında 3. Halife Osman’ın haksız yere akrabalarına verdiği arazileri sahiplerine geri çevirdi ve şöyle buyurdu:
“Allah’a andolsun ki Osman’ın (akrabalarına) ver¬diği şeylerle kadınlar evlendirilmiş ve cariyeler alınmış olsa bile onları sahiplerine geri çevireceğim. Zira adalet ve dürüst¬lükte genişlik vardır. Adalet ve dürüstlükten sıkılanlar, zulüm ve haksızlıktan daha çok sıkılırlar.
________________________________________________
1. Kitab’ul Evail, Ebu Hilal Askeri; Deaim’ul İslam c. 1, s. 396, Kadı Numan; İsbat’ul Vasiyye, s. 120, Mes’udi;