بسم الله الرحمن الرحيم
الخطبة ۴٢
و من خطبة له عليه السلام
أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَيْكُمُ اثْنَانِ اتِّبَاعُ الْهَوَى وَ طُولُ الْأَمَلِ فَأَمَّا اتِّبَاعُ الْهَوَى فَيَصُدُّ عَنِ الْحَقِّ وَ أَمَّا طُولُ الْأَمَلِ فَيُنْسِي الْآخِرَةَ أَلَا وَ إِنَّ الدُّنْيَا قَدْ وَلَّتْ حَذَّاءَ فَلَمْ يَبْقَ مِنْهَا إِلَّا صُبَابَةٌ كَصُبَابَةِ الْإِنَاءِ اصْطَبَّهَا صَابُّهَا أَلَا وَ إِنَّ الْآخِرَةَ قَدْ أَقْبَلَتْ وَ لِكُلٍّ مِنْهُمَا بَنُونَ فَكُونُوا مِنْ أَبْنَاءِ الْآخِرَةِ وَ لَا تَكُونُوا مِنْ أَبْنَاءِ الدُّنْيَا فَإِنَّ كُلَّ وَلَدٍ سَيُلْحَقُ بِأَبِيهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَ إِنَّ الْيَوْمَ عَمَلٌ وَ لَا حِسَابَ وَ غَداً حِسَابٌ وَ لَا عَمَلَ
أقول الحذاء السريعة و من الناس من يرويه جذاء بالجيم و الذال أي انقطع درها و خيرها
Hutbe 42
Hz. Ali nefsin heva hevesine uymayı ve uzun emellere kapıl¬mayı kınayarak şöyle buyuruyor:
“Ey insanlar sizin için korktuğum şeylerin en kor-kuncu iki şeydir: Heva-heveslere uymak ve uzun emel-lere-dilek¬lere kapılmak. Heva heveslere uymak insanı haktan alı-ko¬yar. Uzun emeller-dilekler ise insana ahireti unutturur.
Bilin şüphesiz hızla dünya ardını döndü, gitti. Ondan ge¬riye kalan dökül¬müş bir bardakta geriye kalan su damla¬cıklardır.
Bilin ki ahiret yönelmiştir-yakındır. Dünya¬nın da ahiretin de çocukları vardır. Siz ahiretin çocuk¬ları olun, dünyanın çocukları olmayın.
Şüphesiz her çocuk kıyamette annesine katılacaktır. Bugün amel günüdür, hesap değil. Yarın ise hesap gü¬nü-dür, amel değil.”
______________________________________________
1. Kitab-u Sıffın, Nasr b. Mezahim, s. 3-4; el-Mecalis, s. 50, Şeyh Mufid; Hilyet’ul Evliya, c. 1, s. 56, Ebu Naim; Muruc’uz-Zeheb, c. 2, s. 436, Mes’udi; Uyun’ul Ahbar, c. 2, s. 353, İbn-i Kuteybe; Usul-u Kafi, c. 2, s. 107, Kuleyni; el-Bihar, c. 17, Meclisi; et-Tarih, c. 2, s. 184, Yakubi; el-İrşad, s. 111, Şeyh Mufid; el-Hikmet’ul Halide, s. 144, İbn-i Meskuye; el-İkd’ul Ferid, c. 2, s. 124, İbn-i Abdurabbih, ; Ravzat’ul Kafi, s. 58, Kuleyni; Menakib, s. 262, Harezmi; Emali, c. 1, s. 236, Şeyh Tusi; Tezkiret’ul Havas, s. 122, İbn-i Cevzi
بسم الله الرحمن الرحيم
الخطبة ۴۳
و من كلام له عليه السلام و قد أشار عليه أصحابه بالاستعداد لحرب أهل الشام بعد إرساله جرير بن عبد الله البجلي إلى معاوية
إِنَّ اسْتِعْدَادِي لِحَرْبِ أَهْلِ الشَّامِ وَ جَرِيرٌ عِنْدَهُمْ إِغْلَاقٌ لِلشَّامِ وَ صَرْفٌ لِأَهْلِهِ عَنْ خَيْرٍ إِنْ أَرَادُوهُ وَ لَكِنْ قَدْ وَقَّتُّ لِجَرِيرٍ وَقْتاً لَا يُقِيمُ بَعْدَهُ إِلَّا مَخْدُوعاً أَوْ عَاصِياً وَ الرَّأْيُ عِنْدِي مَعَ الْأَنَاةِ فَأَرْوِدُوا وَ لَا أَكْرَهُ لَكُمُ الْإِعْدَادَ وَ لَقَدْ ضَرَبْتُ أَنْفَ هَذَا الْأَمْرِ وَ عَيْنَهُ وَ قَلَّبْتُ ظَهْرَهُ وَ بَطْنَهُ فَلَمْ أَرَ لِي إِلَّا الْقِتَالَ أَوِ الْكُفْرَ (بِمَا جَاءَ مُحَمَّدٌ صلى الله عليه و اله) إِنَّهُ قَدْ كَانَ عَلَى الْأُمَّةِ وَالٍ أَحْدَثَ أَحْدَاثاً وَ أَوْجَدَ لِلنَّاسِ مَقَالًا فَقَالُوا ثُمَّ نَقَمُوا فَغَيَّرُوا
Hutbe 43
Hz. Ali Cerir b. Abdullah-i Beceli’yi biat almak için Şam’a Muaviye’nin yanına gönderdi. Hz. Ali Muaviye’nin biat etmeyece¬ğini bildiği için bir yandan da ashabına Şam ordusuyla savaşa hazırlanmasını söyleyerek şöyle buyurdu:
“Cerir daha (Şam’da) onların yanındayken, benim savaşa hazırlanmam, onların yüzüne kapıları kapatmak ve eğer irade etmişlerse (ki etmezler), Şam ehlini hayır-dan (biat etmekten) vazgeçirtmek-yüz çevirtmek içindir. (Zira onların biatinin de hayrı yoktur.) Üstelik ben Cerir için bir süre tayin etmişim ki o süreden sonra orada kalması ya (Muaviye’ye) aldandığı, ya da (bana) isyan ettiği içindir. Ben onlarla iyi geçinmek istiyorum, siz de iyi geçinin (Aynı zamanda) onlarla savaş hazırlanmayı da kötü görmüyo¬rum.
Şüphesiz ki ben bu işin burnunu ve gözünü vurdum (bu konuyu defalarca inceledim), içini dışını alt-üst ettim. Kendim için (Muaviye’yle) savaş veya Muhammed’in (s.a.v) getir¬diklerini inkar etmekten başka bir çare göre¬medim. (Zira Kafir ve münafıkların sapıklıklarına karşı lakayt olmak ve Allah ve Resulünün emrine itina gösterme¬mek bir çeşit küfürdür.) Bu ümmetin başında bir vali (Osman) vardı ki bir takım şeyler çıkardı. Bu işiyle de halkın söz söylemesine sebep oldu. Sonunda da onun hakkında söyleyeceklerini söylediler, intikam al¬dılar ve değiştirdiler.”
________________________________________________________
1. Menakıb, s. 108, Hatip Harezmi; Kitab-u Sıffın, s. 201, Nasr b. Mezahim; el-İmame ve’s-Siyase, c. 1, s. 94, İbn-i Kuteybe; el-İkd’ul Ferid, c. 2, s. 108, İbn-i Abdurabbih; Men la Yahzuruh’ul Fakih, c. 1, s. 461, Şeyh Saduk; Misbah’ul Muteheccid, s. 429, Şeyh Tusi; Zehair’ul Ukba, s. 112, Taberi
بسم الله الرحمن الرحيم
و من كلام له عليه السلام لما هرب مصقلة بن هبيرة الشيباني إلى معاوية
و كان قد ابتاع سبي بني ناجية من عامل أمير المؤمنين عليه السلام و أعتقهم فلما طالبه بالمال خاس به و هرب إلى الشام
قَبَّحَ اللَّهُ مَصْقَلَةَ فَعَلَ فِعْلَ السَّادَةِ وَ فَرَّ فِرَارَ الْعَبِيدِ فَمَا أَنْطَقَ مَادِحَهُ حَتَّى أَسْكَتَهُ وَ لَا صَدَّقَ وَاصِفَهُ حَتَّى بَكَّتَهُ وَ لَوْ أَقَامَ لَأَخَذْنَا مَيْسُورَهُ وَ انْتَظَرْنَا بِمَالِهِ وُفُورَهُ
Hutbe 44
Maskala b. Hubeyre-i Şeybani, Harici olan Beni Na-ciye esirle¬rini azad etme karşılığında Hz. Ali’nin komutanı Mi’kal b. Kays’a olan beş yüz bin dirhem borcunu ödememek için kaçıp Muaviye’ye katılınca Hz. Ali şöyle buyurdu
بسم الله الرحمن الرحيم
و من خطبة له عليه السلام
الْحَمْدُ لِلَّهِ غَيْرَ مَقْنُوطٍ مِنْ رَحْمَتِهِ وَ لَا مَخْلُوٍّ مِنْ نِعْمَتِهِ وَ لَا مَأْيُوسٍ مِنْ مَغْفِرَتِهِ وَ لَا مُسْتَنْكَفٍ عَنْ عِبَادَتِهِ الَّذِي لَا تَبْرَحُ مِنْهُ رَحْمَةٌ وَ لَا تُفْقَدُ لَهُ نِعْمَةٌ وَ الدُّنْيَا دَارٌ مُنِيَ لَهَا الْفَنَاءُ وَ لِأَهْلِهَا مِنْهَا الْجَلَاءُ وَ هِيَ حُلْوَةٌ خَضِرَةٌ وَ قَدْ عَجِلَتْ لِلطَّالِبِ وَ الْتَبَسَتْ بِقَلْبِ النَّاظِرِ فَارْتَحِلُوا مِنْهَا بِأَحْسَنِ مَا بِحَضْرَتِكُمْ مِنَ الزَّادِ وَ لَا تَسْأَلُوا فِيهَا فَوْقَ الْكَفَافِ وَ لَا تَطْلُبُوا مِنْهَا أَكْثَرَ مِنَ الْبَلَاغِ
Hutbe 45
Hz. Ali bu hutbesinde dünyayı ve fesatlarını kınaya-rak şöyle demektedir:
Hamdolsun Allah’a ki rahmetinden ümit kesilmez, ni¬meti her şeyi kuşatmıştır, mağfiretinden-bağışlamasın¬dan ümitsizliğe düşülmez, ibadetinden el çekilmez, rahmetini esirgemez ve O’ndan nimet kesilmez. Dünya öyle bir yurttur ki fani-yok olması ve ehlinin de sonunda onu bıra¬kıp gitmesi-ayrılması takdir edilmiştir. ( Dünya, ehli naza¬rında) Pek tatlı, yem-yeşildir. Dünya hemen-hızla kendini taleb edene gelir ve ken¬dine bakanın kalbine ( sevgi) katar-karıştırır O halde dünyadan en güzel azıkla göçün-ayrılın. Dünyadan kendinize yeten şeyden fazlasını istemeyin ve size ula-şan-erişenden fazlasını taleb etmeyin.”
________________________________________________
1. Men La Yahzuruh’ul Fakih, c. 1, s. 327, Şeyh Saduk; Misbah’ul Muteheccid, s. 458, Şeyh’ut Taife Tusi; el-İrşad, Şeyh Mufid; el-Beyan ve’t-Tebyin, c. 1, s. 171, Cahiz; Uyun’ul Ahbar, c. 2, s. 235, İbn-i Kuteybe; Tuhef’ul Ukul, Harrani; İcaz’ul Kur’an, s. 222, Bakelani.