بسم الله الرحمن الرحيم
و من كلام له عليه السلام عند عزمه على المسير إلى الشام
اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ مِنْ وَعْثَاءِ السَّفَرِ وَ كَآبَةِ الْمُنْقَلَبِ وَ سُوءِ الْمَنْظَرِ فِي الْأَهْلِ وَ الْمَالِ (وَ الْوَلَدِ) اللَّهُمَّ أَنْتَ الصَّاحِبُ فِي السَّفَرِ وَ أَنْتَ الْخَلِيفَةُ فِي الْأَهْلِ وَ لَا يَجْمَعُهُمَا غَيْرُكَ لِأَنَّ الْمُسْتَخْلَفَ لَا يَكُونُ مُسْتَصْحَباً وَ الْمُسْتَصْحَبَ لَا يَكُونُ مُسْتَخْلَفاً
و ابتداء هذا الكلام مروي عن رسول الله صلى الله عليه و اله و قد قفاه أمير المؤمنين عليه السلام بأبلغ كلام و تممه بأحسن تمام من قوله و لا يجمعهما غيرك- إلى آخر الفصل-
Hutbe 46
Hz. Ali Kûfe dışında Nuheyle denilen yerde Muaviye ile savaşa gitmek için atına binerken şöyle buyurdu:
“Allah’ım yolculuğun zorluğundan (ağır kayıplarla) dönüşün kederinden ve (döndüğümüzde) ehil, mal ve evlatlarımızda kötü bir şey görmekten sana sığınırım. Allah’ım sensin yolculukta yoldaşımız ve sensin ehlimizi bıraktığımız/emanet ettiğimiz. Bu ikisi senden gayrisinde toplanmaz. Zira ehlimizi emanet etti¬ğimiz, bizimle yoldaş olamaz, bize yoldaş olan da ehli-mizle/ailemizle geride kalamaz. (Her yerde hazır/nazır olan sadece sensin.)”
Seyyid Razi şöyle diyor: “Bu sözün başını peygamber buyurmuştur; Hz. Ali de birkaç cümleyle bu sözü tamamla¬mıştır.”
_________________________________________________
1. el-Futuh, c. 2, s. 461, A’sem el-Kufi; Kitab-u Sıffın, s. 132, Nasr b. Mezahim, s. 132; Deaim’ul İslam, c. 1, s. 347, Kadı Numan; bu söz Hz. Resulullah’dan nakledilmiştir. Bunun için şu eserlere bakınız: Tehzib’ul Lügat, c. 3, s. 153, Ezheri; Riyaz’us-Salihin, s. 197, 975. Hadis, Niveri.
بسم الله الرحمن الرحيم