بسم الله الرحمن الرحيم
Şânım hakkı için, size kendinizden öyle (izzetli) bir peygamber geldi ki, sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir; size düşkündür, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir. Tevbe:128
لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ أَنْفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنِينَ رَءُوفٌ رَحِيمٌ
مُّحَمَّدٌ رَّسُولُ اللَّهِ
Muhammed Allah’ın Resûlüdür. Fetih 29
مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ
Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirisinin babası değildir; fakat Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur Ahzab:40
6 يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذِيراً وَدَاعِياً إِلَى اللَّهِ بِإِذْنِهِ وَسِرَاجاً مُّنِيراً
45-Ey Peygamber! Şübhesiz ki biz seni (insanların hâllerine) bir şâhid, bir müjdeci ve (aynı zamanda) bir korkutucu olarak gönderdik. 46-Ve Allah’a (yine) O’nun izni ile (çağıran) bir da‘vetçi ve (umum kâinâtı) nûrlandıran bir kandil olarak (gönderdik) Ahzab:45-46
7 وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ
(Ey Resûlüm!) (Biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik Enbiya 107
8 قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ
(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız, o hâlde bana tâbi‘ olun Ali İmran 31
9 مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللَّهَ وَمَنْ تَوَلَّى فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا
Kim peygambere itâat ederse, böylece muhakkak Allah’a itâat etmiş olur. Kim de (ondan) yüz çevirirse, zâten seni onların üzerine bir muhâfız (bekçi olarak) göndermedik. Nisa: 80
10 وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
3-Ve (o, nefsinin) arzu(sun)dan konuşmuyor! 4-O (söyledikleri) bildirilen vahiyden başka bir şey değildir. Necm:3-4
11 وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا
Peygamber size ne verdiyse, artık onu alın; size neyi de yasakladıysa, ondan hemen kaçının! Haşr:7
إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيماً
“Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selam edin.” (Ahzâb 56.) Buyurun, bizlerde hep birlikte peygamber efendimize salât ve selam edelim. “Essalâtü vesselâmu aleyke Yâ Rasûlallâh” “Essalâtü vesselâmu aleyke Yâ habîbellah” “Essalâtü vesselâmu aleyke Yâ seyyidel evveline vel ahirin” “Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim”
HZ. PEYGAMBERE KARŞI SAMİMİYET Bizim için örnek olan Rasülullah (s.a.v)’ın Peygamberlik gelmeden önce “Muhammedü’l Emin”, “Güvenilir İnsan” peygamberlik geldikten sonra da “Sadık” olarak tanındığını, onun kimliğinin sadakat ve samimiyet üzerine kurulduğunu, hayatının samimiyet ağlarıyla örüldüğünü görmekteyiz.
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فى رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثيرًا
“Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” ( Ahzab 33.21 )
49 قُلْ اَطيعُوا اللّٰهَ وَاَطيعُوا الرَّسُولَ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْهِ مَا حُمِّلَ وَعَلَيْكُمْ مَا حُمِّلْتُمْ وَاِنْ تُطيعُوهُ تَهْتَدُوا وَمَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبينُ
“De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber'e düşen, sadece açık seçik duyurmaktır.” ( Nur 24.54 )
وَاِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظيمٍ "
Muhakkak sen çok yüce bir ahlâk üzeresin" (Kalem, 68/4).
الْبخِيلُ من ذُكِرْتُ عِنْدَهُ ، فَلَم يُصَلِّ علَيَّ »
Ali radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Cimri, yanında adım anıldığı halde bana salâtü selâm getirmeyen kimsedir.
""""""""""""""''""'""""""""""""""""""''
(Riyazü’s Salihin, Hadis 1406; Tirmizî, Daavât, 101)
Tevrat ve İncil’de müjdelenen peygamber
وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُم مُّصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّراً بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ “
Hani, Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak gönderdiği) peygamberiyim ” demişti. (SAFF 6) Hz. Adem’e Allah bildirmiş: « O’nun ismi yeryüzünde Muhammed, gökyüzünde Ahmet’tir.» İncilde: Mesih Derki: « Ben gidiyorum ki, zamanın efendisi gelsin » (yuhanna, bab 16)
لَقَدْ مَنَّ اللّهُ عَلَى الْمُؤمِنِينَ إِذْ بَعَثَ فِيهِمْ رَسُولاً مِّنْ أَنفُسِهِمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُواْ مِن قَبْلُ لَفِي ضَلالٍ مُّبِينٍ
“İçlerinden, kendilerine Allah’ın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, Müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Hâlbuki onlar önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler.” (Ali-imran 164)
بُعِثْتُ ِلاتَمِّمَ مَكَارِمَ الاخْلاَقِ
" Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim " (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 2, s: 5: 381)